Modernleşme, Batıcılık ve Cumhuriyet Vuslat Doğan Sabancı
Vuslat Doğan Sabancı
Gazeteyi Yönetirken…
Türkiye’de son yıllarda babalar artık şirketlerinin yönetimini kızlarına bırakıyor. Vuslat Doğan da Doğan Holding Başkanı Aydın Doğan’ın dört kızından biri. Uzun süre medyanın “amiral gemisi” olarak tanımlanan Hürriyet gazetesinin yönetim kurulu başkanlığını yaptı. Röportajı yaptığımız zaman da o görevde idi. Aynı zamanda uzun süredir Uluslararası Basın Enstitüsü’nün yönetim kurulu üyeliğini tek kadın üye olarak sürdürüyor. Eğitimini Amerika’da tamamlamış. İki yıl New York Times ve Wall Jornal Street’de stajyer olarak çalışmış. Orada da kadınların karar verenler konumunda olmadığını söylüyor. Hatta Türkiye’nin durumunu daha iyi buluyor.
Vuslat Doğan Sabancı, medya dünyası gibi yüz bin değişik oyunun, ilişkinin ve cin fikirli adamın ortasında, “medya patronunun kızı” olsa da yöneticilikte kalıcı olmayı başarmış bir isim.
“Bize her zaman ayaklarımız üzerinde durmamız gerektiği öğretildi”
Anadolu’dan gelen ve dört kızı olan bir babanın çocuğuyum. Aydın Bey, İstanbul’a üniversiteyi okumak için geldi. Annemle evlendikten sonra buraya taşındılar. Kökleri Gümüşhane’de olan bir aileyiz. Erkek kardeşimiz yok. Bu yüzden bize her zaman sorumluluk almamız ve ayaklarımız üzerinde durmamız gerektiği öğretildi. Babamızın şirketi bugün olur, yarın olmayabilirdi. Bir kadının toplumda özellikle o zamanların Bab-ı Ali’sinde, hele hele Hürriyet gazetesinde yöneticilik yapması çok kolay kabul edilebilir şey değildi. Benim karşımda olanlar vardı. Ancak Doğan Grubu’nun Başkanı İmre Barmanbek, yıllardan beri Aydın Bey’in sağ kolu olarak devam etti.
“Sosyal konularda daha hassas olunması gerektiğini göstermeye çalıştım”
İşe, gazetede alt seviyeden reklam satarak ve ufak ilanlarla uğraşarak başladım. Hürriyet zaman içinde şirket olarak çok farklı bir yere geldi. Fakat Hürriyet bir buzdolabı fabrikası değil. Bizim daha önemli bir rolümüz ve sorumluluğumuz var. Bizim gazetemiz Türkiye’nin en büyük ve en etkin gazetesi. Bu gazeteyi yönetirken, sosyal konularda daha hassas ve daha özenli olunması gerektiğini göstermeye çalıştım. Mesela kadın konusu… Özellikle Hürriyet gibi lokomotif bir gazetede olanlar basına hızla yayılıyor.
Fark ettim ki birçok meslektaşımla anlaşamıyoruz. Onların birçoğu kadın meselesine sadece çıplak fotoğraf, güzel ve çirkin kadın düzleminde bakıyor, derine inemiyorlar. Bunun üzerine bir kadın grubu kuruldu. Bu grubun bayraktarlığını Ferai Tınç yaptı. Böylece Hürriyet, diğer medya organlarını takip eden, gerekli gördüğü yerlerde eleştiri ve kritik yapan bir gazete hâline geldi. Aile içi şiddet meselesi ile ilgilenmemiz bunun uzantısı. Grup toplantılarından çıkan bir sonuçtu bu.
“Erkek kardeşimiz yok. Bu yüzden bize her zaman sorumluluk almamız ve ayaklarımız üzerinde durmamız gerektiği öğretildi.”
“Aile, ekonomik şartlar sebebiyle erkek çocuklarını okula gönderiyor”
Şiddet, en önemli kadın ve insan hakları sorunu. Özellikle Doğu’da, eğitim de ciddi bir mesele. Birçok aile, ekonomik şartları el vermediği için erkek çocuklarını okula göndermekle yetiniyor. Bu sorunun üzerine gidilmeli. Kadının siyasete katılımı çok önemli ama maalesef katılım çok az. Diğer ülkelerde de az. Eğitim seviyesi yükseldikçe ve sorunlar azaldıkça siyasete katılımın artacağından eminim.
“Bu gazeteyi yönetirken, sosyal konularda daha hassas ve daha özenli olunması gerektiğini göstermeye çalıştım. Mesela kadın konusu…”
“İş dünyasında erkekleri çok daha saf ve naif görüyorum.”
“Aile, ekonomik şartlar sebebiyle erkek çocuklarını okula gönderiyor”
Şiddet, en önemli kadın ve insan hakları sorunu. Özellikle Doğu’da, eğitim de ciddi bir mesele. Birçok aile, ekonomik şartları el vermediği için erkek çocuklarını okula göndermekle yetiniyor. Bu sorunun üzerine gidilmeli. Kadının siyasete katılımı çok önemli ama maalesef katılım çok az. Diğer ülkelerde de az. Eğitim seviyesi yükseldikçe ve sorunlar azaldıkça siyasete katılımın artacağından eminim.
“Türkiye, kendi olduğu yerde başarılı olmalı”
Doğu’nun ya da Batı’nın bir parçası olmak yerine, Türkiye kendi olduğu yerde başarılı olmalı. Şahsen, beni Batı’da bir şirkete koysanız, Doğu’daki bir şirkete göre daha rahat çalışırım. Çünkü aldığım eğitim ve iş deneyimim hep Batı standartlarında.
“Şiddet, en önemli kadın ve insan hakları sorunudur. Özellikle Doğu’da, eğitim de ciddî bir meseledir. Birçok aile, ekonomik şartları el vermediği için erkek çocuklarını okula göndermekle yetiniyor. Bu sorunun üzerine gidilmeli.”
“İş kadını olmak, anne ve kadın kimliğini koruyup iş dünyasında başarılı olmak demek”
İş kadını olmak, erkek gibi olmak demek değil. Buna şiddetle karşı çıkıyorum. Zaman zaman bu tuzaklara ben de düştüm. Kendimi ispat etmek için özel hayatımı ihmal ettim. Ama iş kadını olmak illa siyah ceket pantolon ve beyaz gömlek giyinmek değil. Anne ve kadın kimliğini koruyup, iş dünyasında başarılı olmak. İki çocuk annesi olarak, yoğun bir iş temposunu götürmek tabii ki kolay değildi. İnsanın kendi içinde hesaplaşmaları, gelgitleri oluyor.
“Türkiye’de dinî inançlarını daha özgürce yaşamak isteyen kadınlar sıkıntı çekiyor olabilirler”
Çok bağımsız ve demokratik bir ortamda yetiştim. Kurduğum aileye ataerkil diyebilmem mümkün değil. Dinle, kendi başıma yaşadığım, topluma yansıtmadığım bir ilişkim var. Türkiye’de dinî inançlarını daha özgürce yaşamak isteyen kadınlar sıkıntı çekiyor olabilirler. Benim, başımı bağlamak istiyorum ve bağlayamıyorum gibi bir sıkıntım yok. Onun için asla baskı hissetmedim. Bu hakkı doğal karşılıyorum ve insan hakları açısından önemsiyorum. İnsan istediğini giyinebilmeli, inançlarını istediği gibi yaşayabilmeli. Fakat bunun politikleştirilmesine, simgeleştirilmesine karşıyım.
“Türkiye, uzun zamandır atmadığı adımı attı”
Tek parti iktidarı, karar mekanizmalarını daha hızlı çalıştırdı. Türkiye, uzun zamandır atmadığı adımı attı. Aslında Ecevit döneminde başlatılanı tamamladı. Önümüzde atacağımız daha çok adım var. En önemlisi bizim iç politikadaki istikrarımız. İstikrar olursa ve her parti bunu, önüne önemli bir hedef olarak koyarsa Türkiye hedeflerine kilitlenir. Hedefe kilitlenince de başarılı olur.
“Doğu’nun ya da Batı’nın bir parçası olmak yerine, Türkiye kendi olduğu yerde başarılı olmalı.”
“Kimse odamdan çıkan birini eleştiremez”
Bab-ı Ali hızla değişiyor. Önceden Bizans oyunları oynanır ve herkes birbirinin ayağını kaydırmaya çalışırdı. Hürriyet’in başına geldiğimden bu yana bunu kırmaya ve paylaşımcı, açık bir yönetim anlayışı getirmeye çalıştım. Çok da etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim dalaverelere ayıracak zamanımız yok. Burada bir aile havası yaratmaya çalıştım. Kimse odamdan çıkan birini eleştiremez. Onlara “Söyleyeceğini yanlarında söyle ya da onlar olmadan eleştirme!” derim. Dinlemem. İsimsiz mektuplara asla cevap vermem. Bu nedenle Hürriyet’te koridor fısıltıları çok azaldı. Söylenenleri kontrol ederim, birine sorarım. Temkinliyim. Kimseyi kolay harcamamak ve yanlış adım atmamak lâzım. Kolay kandırılacağımı sanmıyorum. İş dünyasında erkekleri çok daha saf ve naif görüyorum.
“İş kadını olmak, erkek gibi olmak demek değildir. Buna şiddetle karşı çıkıyorum. Zaman zaman bu tuzaklara ben de düştüm. Kendimi ispat etmek için özel hayatımı ihmal ettim.”